Türk futbolu nereye?


Her şeye rağmen futbol hala halkımızın en çok sevdiği, izlediği spor dalı. Bu nasıl oluyorsa?

Milli Takımımz, Futbol Federayon Başkanı ve Abdullah Avcı sayesinde can çekişiyor. Allah'tan son anda Fatih Terim geldi de, takımı masada kalmaktan kurtardı. Az da olsa, hala bir umut var.
Büyük kitlelere hitap eden kulüp takımlarımızın durumu ortada ve içler acısı. Galatasaray'da resmen Ünal Aysal fırtınası esiyor.TEK ADAM (!)
Daha Galatasaray'ı yönetemeden Türk Futbol'unu yönetmeye çalıştı. Her şeye burnunu soktu ve sınfta kaldı. Aynısını geçen yıl kanal kanal gezen Orduspor Başkanı Nedim Türkmen de yapmıştı. Sonuç: Orduspor küme düştü.

Bir kaç yıl önce de 'mikrofon ve kamera gördüğünde dayanamayan, Anadolu'nun Aziz Yıldırım'ıyım'diyen Konyaspor eski Başkanı M.Ali Kuntoğlu. Sonuç: 'Konyaspor küme düştü.
Fenerbahçe tam bir cadı kazanı.
Trabzonspor ise tam bir kapalı kutu.
Şu anda tek Beşiktaş iki sezondur yeni Başkan Fikret Orman ile iyi şeyler yapma telaşında!!!Bu kadar dejenere olmasına, bu kadar kötü yönetilmesine rağmen, futbolumuz bu kadar ilgi çekiyorsa, bizde bir sorun var demek ki. Demek ki, izleyeci olarak bizlerin de seviyesinde kalitesinde bir sorun var. Aksi halde onlarca TV kanallarında 'futbol yorumcuları' saatlerce program yapamazlar dinleyiciler olmazsa(!) Futbolumuzun içindeki aktörlerin çoğu ne yazık ki Yeşilçam'ın kötü karekteri 'Erol Taş' gibi. Birkaç tane de olsa, içlerinde 'Hulusi Kentmen' gibi,'Kadir Savun' gibi nur yüzlü karekterler mevcut. Bu kadar çok 'negatif' şeylerin toplamından pozitif bir sonuç beklemek aptallık olur.

Çim sahalar

Ben 1970'li yılların ortasından sonra milli takımımız ve kulüp takımlarmızın Avrupa'lı rakipleri karşısında şerefli yenilgilerine şahit olarak büyüdüm. Daha sonra 1980'lerin ortasından sonra Hükümette rahmetli Turgut Özal ile başlayan yapısal reformlarla, gelir kaynaklarının artması ve çim saha altyapıları vb gibi faktörler futbolumuz için bir dönüm noktası idi.
Ardından Derwall'in Türkiye'ye gelmesi. Stadyumların fiziki şartlarının iyileştirilmesi. İlhan Cavcav, M.Ali Yılmaz, Sefa Sirmen ve Celal Doğan, Aziz Yıldırım ile başlayan tesisleşme süreci.
Ne yazık ki, adı geçen efsane başkanlar takımlarının'Kurumsallaşması' adına pek de bir şey yapamadılar ve 'hep tek adam' olarak kaldılar. Bunlara rağmen yine de teknik adam olarak Fatih Terim, Mustafa Denizli ve Şenol Güneş Ertuğrul Şağlam gibi teknik adamlar şartları zorlayarak efsaneleşti.Ya sistem dışı kalanlar? Donamımlı olmasına rağmen takım çalıştıramayanlar pro-lisans sahibi onlaraca teknik adamlar???

Sistem nerede?

Tabii bunun yanında sürece paralel olarak Avrupa'da 'atı alan Üsküdar'ı çoktan geçti'
Bizimkiler Avrupa'ya turistlik seyahatler yaparken, Bayern Münih, SC Freiburg, Ajax veya FC Porto'nun alt yapı politikalarına hiç ilgi duymadılar. Ki, Bayern Münih geçen yıl kadrosundaki alt yapısndan gelen 8 oyuncusu ile üç kupanın sahibi oldu. Yıldıray Baştürk, MesutÖzil, Altıntop kardeşler, Ömer Toprak, Gökhan Töre ve diğerleri sistemli çalışmanın ürünü.
Bir türlü sistem peşinde koşmadılar. Profesyonlellere takımları emenet etmediler. Alt yapıları hep kambur olarak gördüler. Kısmen Beşiktaş, Trabzonspor ve Bursa alt yapı hamleleri yaptı ama sonu gelmedi.

Türkiye'ye gelen 4.sınf 5. sınıf yabancılar

Bir çok takımımız Anadolu külüplerimz de dahil, üçüncü, dördüncü, beşinci sınıf yabancılara milyonlar harcalarken, alt yapı hocalarına asgari ücreti dahi düzenli vermediler.Gaziantepspor, Konyaspor, Orduspor bildiğim en canlı örnekler.
Hal böyle olunca da kulüplerde yaşanan düzensizlik, sistemsizlik, milli takımımızı da olumsuz etkiledi. 75 milyonluk ülkeden milli oyuncu çıkartamaz olduk. Bunun için de çareyi 3,5 milyon Türk'ün yaşadığı Almanya'daki hazır yeteneklere göz diktik. Oysa ki 'ALMAN Sistemini' kendine uyarlayanlar orta vadede daha çok yol alırdı. Ama nerde!!! Ben adım gibi eminim ki, eğer her takım kendi alt yapılarındaki 15-16-17 yaşındaki oyuncularına karınlarını doyuracak kadar para verseydi, ne cevherler çıkardı. Nice yenetekler parasızlık ve imkansızlıktan futboldan çıkış yapacağı zamanda koptu. Ribery, Robben ve Müller'ler kayboldu gitti. Bununla ilgi Futbol Federasyonu 'Sosyolog ve Spor Psikologlarına bir araştırma yaptırsın. Eğer acı gerçeklerle yüzleşme adına cesaretleri varsa? Unutmayalım ki, futbol sadece futbol değildir.
Spor adına, futbol adına 'FAİR-PLAY' ruhu ile çalışanlara, yarışanlara, sporcu hakkı nedir bilenlere, ve işin için siyasileri çekmeden takımlarını yönetenlere' Olimpiyatı veriyorlar.

En nefret ettğim de, yaptıkları kötü yönetimlerle takımlarının uçuruma yuvarlanmasına sebebiyet veren kulüp yöneteci ve onların yanındaki çığırtganlarının 'Vekillermiz nerede? Valimiz, belediye başkanımız nerde' demeleri.

Bunun Avrupada başka bir ÖRNEĞİ YOKKKK vesselam.


Bayram Aybastı