555 Daha Az Alman


2009 yılında Alman vatandaşlığına toplam 6309 kişi geçmiş.

Bu sayı 2008 yılına göre 555 kişi daha az. Bu beni aslında çok şaşırtmadı.

Çünkü 2002 den bu yana yapılan değişikliklerle, sanki kimse 'Alman vatandaşığına girmesin' gibi

bir hava var Alman Devleti kanadında.

Yani, vatandaş olabilmek için yapılan saçma sapan testler, sorulan soruların çok mantıklı olmaması,

girmeyi düşünenleri frenledi. Hatta girmeyi düşünenleri bile bu düşünceden vaz geçirdi.

Ancak uygulamanın 'Almancabilme şartı' nın sonuna kadar arkasındayım.

Çünkü dil olmadan iletişim olmaz. Dil ve iletişim insanlar için her şeydir.

Zaten kendimizi iyi ifade edemediğimiz için neler gelmedi ki başımaza?

Ya da karşımızdakini anlayamadığmız için neler düşünmedik ki olumsuz yönde?

Tabii ki bir de işin ekonomik boyutu var. Artan işsizlik, yaşanan ekomomik krizler vatandaşlığı cazip

olmaktan çıkardı. Umarım bununla ilgili çok ciddi tedbirler alınır ve 'sözde değil, özde vatandaşlık

bilinci ' yerleşir herkeste.

Aksi halde gelecek her kesim için zor olur.

Lütfen 'yaşamımızı zorlaştırmayalım' macera ya gerek yok dostlar!!!

Bu şaka olsa gerek(!)

Gazetelerde okuduğum bir haber beni şok etti.

Sakın demeyin hangisi diye?

Sizlerde haklısınız, bu aralar o kadar çok 'Şok' haber var ki...

'Galatasaray’lı Barış Özbek ailesinin zoru ile 16 yaşındaki bir akraba kızı ile

evlendirilecekmiş'

'Ne var bunda ?' demeyin bu yeni olan birşey değil.
Bundan çok daha anormal şeyler de oluyor ülkemizde ve dünaynın her tarafında.
Ama...

Adınız Barış Özbek olursa;

Galatsaraylı futbolcu iseniz;

Bir zamanlar Alman U21 milli takım oyuncusu iseniz, durum farklı.

Bu çok normal bir durum değil.

Ondan ötürü bu olay hem Türkiye’de hem de Almanya’da yankı bulur.

Zaten bizimle ilgili, kafalarında bir sürü yanlış şeyler dolu olan Alman dostlarımızın kafası, bu haberle

daha da karışacak.

Çoktan haber çıktı bile

Hem de 'ZORAKİ EVLİLİK ' başlığıyla...

Bu da çok önemli değil.

Bizim neyi niçin yaptığımız daha önemli. Ama belii sınırlar çerçevesinde.

Bu tip bir olaya soyunurken toplumumuzun bazı etik değerlerine karşı hassas davranmamız gerekmez

mi?

Ben yinede 'zoraki'olan şeylerin devamlığı olmadığı kanaatini taşımakatayım.

Barış Özbek’ten dolayı bu 'toplumsal' yaranın gündeme gelmesi güzel.

Umarım yazılanlar doğru değildir. Böyel bir oay söylentiden ibarettir.

Nisan 1 şakası diyeceğim ama, 1 Nisan’ a daha çok var...

Mart sonu Bayan Merkel Ankara’da

Sırplara, Makedonlara ve Montenegro’lura 2010 yılı başı itibarı ile AB vizesi kalktı.

Türklere hala AB kapısı kapalı.

Nedenini hala anlamış değilim?

Türklere AB vizesi kalkarsa bütün Türkler AB’ ye gelecek mi sanıyorlar acaba?

Yok böyle birşey...

Ama aslında başka kaygılar var.

Amaçları Türkiye’yi tampon bölge olarak görmeye devam etmek.

AB ülkeleri, başta İran olmak üzere, diğer sorunlu bölge ülkeleri ile sınır olmaktan çekinyorlar.

Bunun açık örneğini de geçen yıl Türk makamları yaklaşık olarak 62.000 kaçak kişiyi AB’ye yasal

olmayan yollardan girereken yakalayarak ispat etti.

Aksi halde 62.000 kişi yasal olmayan yollardan AB’ye gelecek ve sığınma hakkı isteyecekti.

Baktığınızda içlerinde Türk pasapotlu olanların sayısı çok az.

Ama bu bir bahane değil. İspanya üzerinden de AB ülkelerine binlerce insan gelmeye çalışıyor.

Sorunlu bölgelerde yaşayan insanların da sorunlarına duyarsız kalınmamalı. Tabii ki kapılar o insanlara

açılmalı. Öncelikli olarak o bataklıklar kurutulmalı.

Ne olursa olsun, arrtık bu vize ayıbı ortadan kalkmalı.

Bunun için de herkes elini taşın altına sokmalı.

Almanya’daki Türk sivil toplum örgütleri bu konuda daha aktif olmalılar.(İnşallah o günleri görürüz)

Her zaman söylenir : 'Almanya-Türkiye karşılıklı olarak bütün alanlarda çok yakın işbirliği

yapan iki dev ülke'.

Ama güven sorunu olduğundan, bazı önemli adımlar atılamıyor bir türlü.

Rakamlara bakılırsa daha net görülür. Karşılıklı yapılan iş hacmi büyük rakamlarla ifade ediliyor.

Artık vizenin kalkmasının zamaı geldi de geçiyor bile.

En azından ilk aşamada iş adamlarımıza yönelik olarak kalkmalı. Ardından kademeli olarak herkese.

Bu korku nedendir, anlamış değilim. 'Eyvah Türkler geliyor'endişeşi çok ama çok yersiz.

Hani çok iyi dost değil miyiz? Bu nasıl dostluk? Tek taraflı dostluk olur mu?

Bu kez umarım Bayan Merkel Türkiye’de bununla ilgili çok olumlu bir açıklama yapar.

Orada açılım uzmanları ile görürşüp, Türk vatandaşlarına vize konusunda yeni bir açılım örneği

hazırlarlar.

Hem de tam yerinde 'açılım nedir' öğrenirler. Dönüşte de bize anlatırlar.

Biz de o açılım denen şeyi tam olarak anlamış oluruz. Ne dersiniz?

Tebrikler Rıfat Hocam...
DİTİB Gifhorn Camiisinde geçen hafta çok hoş bir program vardı.
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mustafa YILDIRIM'ın konuşmacı olarak katıldığı18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Programı çok renkli geçti.
DİTİB Gifhorn Camii Din Görevlisi Rıfat Buran hocanın bizzat organize ettiği Program'da öğrenciler, şiir, Çanakkale hatıraları, küçük skeçleri ustalıkla sergilerlerken DİTİB Hannover Türk Tasavvuf Musikisi Korosu da güne verdikleri konserle damgasını vurdular.
İzleyenlerin büyük beğeni ile izlediği programda herkes bir kez daha 'Çanakkale'nin hangi şartlarda geçilmediğine' bir kez daha tanıklık etmiş oldu.
Ben burada böyle bir programın en iyi şekilde hazırlanmasında büyük emeği geçen, gecesini gündüzüne katarak canla başla çalışan, başta Rıfat hocam olmak üzere, herkesi kutlarım.
İşte DiTİB camilerinde böyle etkinlikler çoğaldıkça gerçek anlamda görevlerini daha iyi yerine getirmiş olurlar.
Darısı diğer derneklerin başına.

Teşekkürler Rıfat hocam elinize emeğinize sağlık...

 

Bayram Aybastı

b.aybasti@hotmail.de