-
Aa
+
 07/04/2015
 

DİTİB’in İslam Yasası açıklaması

Avusturya’da son olarak çıkan İslam Yasası’nın ardından Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)’in konuyla ilgili yaptığı basın açıklamasını aynen yayınlıyoruz.

BASIN AÇIKLAMASI
Bilindiği gibi Avusturya’da yaşayan Müslümanları yakından ilgilendiren bir yasa kabul edilmiştir. Yasa, Avusturya’da resmi din olarak kabul edilen İslam dini ve Müslümanların cemaat hayatı ile ilgili devlet müdahalesi anlamına gelecek hükümler içermektedir.

Çeşitli siyasi aktörler ve kuruluşlar tarafından Almanya’da da İslam ve Müslümanlarla ilgili aynı nitelikte yasal düzenleme yapılması talepleri dile getirilmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki 60’lı yıllardan bu yana Almanya’da bulunan Müslümanlar dini ihtiyaçlarına yönelik çeşitli kurumlar oluşturmuş ve henüz Almanya genelini kapsamasa da birkaç eyalette hukuken dini cemaat niteliği kazanmışlardır. Birçok eyalette ise görüşmeler olumlu bir mecrada devam etmektedir. İslami cemaatler bugüne kadarki kurumsal çalışmalarını Anayasa’nın ve eyalet yasalarının öngördüğü çerçevede sürdürmüşlerdir.

Anayasa dini cemaatlere sadece kendini idare etmeyi değil, kendi dini öğretisini kendisi belirleme hakkını da garanti eder. Bu anayasal düzen bizleri Alman tarihinde bir daha hiçbir zaman devletin yasaklayıcı kanunlar veya özel kanunlar ile vatandaşlarının dini hayatına yargılayıcı veya yaptırım uygulayıcı şekilde müdahale etmesine izin vermememiz konusunda uyarır.

Bugün Almanya’daki yasal, çoğulcu ve demokratik ortamda hiçbir Hıristiyan veya Yahudi, kendi cemaat hayatları veya din adamlarının kimlerden olacağına dair konularının bir yasal düzenlemeyle belirlemesini asla kabul etmez.

Aynı şey İslam cemaati için de geçerli olmak durumundadır. İslam cemaatine karşı farklı uygulama yapma ve sınırlayıcı ve dikte ettirici yasal düzenleme taleplerinin (özellikle bazı politikacılar tarafından) dile getirilmesi endişe vericidir.

Ancak içerik olarak da İslam kanunu talepleri Almanya’daki Müslümanların hayatları ile ilgili büyük bir bilgi eksikliğini açığa çıkarmaktadır. Çünkü bu konulardaki düzenlemeler Eyalet hükümetlerinin yetki alanındadır.

Almanya’da camilerin yaklaşık yarısını oluşturan DİTİB camii imamlarını yetersiz ve potansiyel tehlike olarak görmek, bugüne kadar büyük başarı ile hizmet eden imamlara ve onlara güvenen Müslümanlara karşı saygısızlıktır.

Bugün Müslüman toplum ve cami cemaatleri, özellikle 2. ve 3 nesil, sosyal hayata entegre olmuş ve toplumun her alanında hizmet veren mühendis, avukat, zanaatkar gibi iş sahibi insanlardan oluşmaktadır. Onların kendilerine Almanca dilini veya kültürel uygulamalarını anlatacak bir imama ihtiyaçları yoktur. Bu insanların bir “uyum imamı” tarafından giderilmesi gereken bir açlıklarıda yoktur. Onların yıllarca devam eden ve klasik İslami disiplinlerin hepsinde ve İslam İlahiyatı konusunda ehil ilahiyatçılar tarafından kaliteli bir ilahiyat eğitimi almış imamlara ihtiyacı vardır.

Bir İslam yasasını onaylayan ve Almanya’daki Müslümanları mevcut imamların tatmin etmediğini iddia edenler, Müslümanların bir “Alman İslamı”na ihtiyacı olduğuna inananlar, tamamiyle gözden kaçırmaktadırlar ki: Reel var olan bir Alman İslamı zaten bulunmaktadır. Ve o, Türkiye’den gelmemektedir. O, Frechen ve Wuppartal’den geliyor. Geleneksel kaynakları ve birikimi reddeden ve aslına uygun olmayan bir İslam anlayışı olan neoselefilik gibi akımların temsilcilerinin kim olduğunu ve hangi dilde vaaz verdiklerini herkes biliyor.

DİTİB Eyalet Birliklerimiz ise Müslüman cemaatleri ve dini değerleri ile beraber özgürlükçü bir toplumda birlikte yaşamamızın başarılı olması için gayret göstermektedirler.

Almanya’daki İslam, halihazırda devletin ve toplumun Görüşme – Sözleşme ve Diyalog Partneri olacak şekilde örgütlenmiştir. Davranışlarını popülist bir zaman algısı üzerinden değil de anayasal zemine göre belirleyen devlet ve toplum bunu fark etmeli ve bu partnerler ile işbirliğini - eleştirilseler ve sorgulansalar dahi - aramalıdırlar. Zira demokratik bir devlet sisteminde bu da dini cemaatlerin bir görevidir.

DİTİB yine cemaatlerindeki ve toplumdaki değişime yönelik ihtiyaçları zamanında görerek yıllar öncesinden imamlarının Almanca dil ihityacını ve Almanyada yetişmiş İmam ihtiyacını giderebilmek için Uluslararası İlahiyat Programı (2006) gibi birçok önemli adımlara ve projelere imza atmıştır. Bunlara yönelik düşünce ve faaliyetlerimizi önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz.

Dini azınlıkların öğretileri ve dini uygulamalarına müdahale edebilecek ve anayasaya aykırı olacak özel kanun talepleri ile ilgili her tartışmanın, Almanya’nın yurtdışındaki itibarına kalıcı zarar vereceği göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ve DİTİB’in Eyalet Dini Cemaatleri, anayasal düzenimizin temellerini terk etmeye kalkan herkese karşı uyarıcı görevini yılmadan yerine getirecektir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)