-
Aa
+
 17/07/2014
 

Malumun İlâmı

arif-senturk-nester

Hırıstiyan Demokrat Parti (CDU) geçtiğimiz günlerde parti kurultayını yaptı. Kurultayda delegelerin büyük bir çoğunluğunun oyunu alan başbakan Angela Merkel, tekrar parti genel başkanlığına getirildi. Parti kurultayında Merkel ve Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Uyum Bakanı Armin Laschet gibi bazı parti üyelerinin muhalefetine rağmen, Alman Anayasası´na 'Almanya´nın dili Almancadır.' ifadesinin konulması kararlaştırıldı.

Yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak için konuyla ilgili düşüncemi baştan söyleyeyim. Bu ifadenin Alman Anayasası´na alınmasını ben burada yaşayan bir Türk vatandaşı olarak yanlış bulmuyorum. Hatta bu görüşün diğer partiler tarafından da desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. CDU içerisindeki delegeler belki diğer Alman partilerinin zaman zaman düşünüp de söyleyemediklerini, söylemeyi tercih ettiler ve bu görüşlerini de partilerine kabul ettirdiler. Bu bakımdan CDU´yu takdir ve tebrik ediyorum. Fakat bu konunun oldukça geciktiğini düşünüyorum. Zira Alman Anayasası´na eklemeyi düşündükleri cümle, her kurulan ülkenin anayasasında bulunması gereken benzeri cümlelerden bir tanesi. ‘Acaba bu anayasayı kaleme alanlar bu cümleyi niçin unuttular?’ diye sormanın son derece yerinde olacağını da düşünüyorum.

Bu değişiklik teklifinin parti delegelerince kabul edilmesini sağlayanları rahatlatacak da bir tesbitte bulunmak istiyorum. Şayet bu konuyu parti kurultayına getirenlerin kafalarında ileride Almanya´nın dilinin başka bir dil olacağı endişesi varsa, ve bu teklifi de bu endişeyle getirmişlerse, bu endişe çok yersizdir. Şayet bir gün Amerika Birleşik Devletleri´ndeki gibi Almanya´da göçmen kökenli birisi başbakan olursa, işte o zaman Almanya´nın dili Almanca´nın dışında bir dil olmaz. Bu konuda hiç kimsenin, özellikle bu teklifi getirenlerin, endişelenmesine gerek yok.

ANLAMLI HEDİYE

1960´lı yıllarda Almanya´ya iş gücü olarak gelen babalarımız o zamanki şartların da etrkisiyle çok zor bir süreci yaşadılar. Bu sürecin detaylarına girmek istemiyorum. Girersek çok dramatik anekdotlar yazmak zorunda kalırım. Ama şunu belirtmeliyim ki, Almanya´daki birinci kuşak Türk işçileri çok zor şartlarda çalıştılar. Onlardaki dayanıklılık kabiliyeti daha sonraki kuşaklarda onlardaki kadar yok.

Almanya, kabul ettiği ilk Türk (misafir)işçi göçünden bu yana göç tarihiyle ilgili önemli değişmelere sahne oldu. Hepimizin bildiği gibi, yakın geçmişte Federal Hükümet´in tescil etmesiyle Almanya resmen bir 'göç ülkesi' oldu. Son günlerde Alman siyasi arenasında da Amerika´daki değişim rüzgarına paralel olan olaylar yaşanıyor. Almanya´ya seneler önce misafir işçi olarak gelen bir ailenin çocuğu olan Türk kökenli Alman politikacı Cem Özdemir delegelerin büyük bir kısmının oylarıyla BİRLİK 90 Yeşiller Partisi´nin eş genel başkanlığına getirildi.

Özdemir daha önce de bir 'ilk'´e imza atarak Federal Parlamento´ya girme hakkını kazanan ilk Türk kökenli politikacı olmuştu. Cem Özdemir´in delegelere hitaben yaptığı ilk konuşmasında ise bir ilk daha vardı ki, başta onu yetiştiren ailesi olmak üzere, Almanya´daki birinci kuşak Türk Göçmenler için çok büyük bir sevinç vesilesi oldu. Özdemir, kazandığı bu anlamlı seçim zaferini seneler önce işgücü olarak Almanya´ya gelen birinci kuşağa adadığını söyledi. Bu mesajı çok önemli buluyorum. Bana göre Almanya´daki birinci kuşağa verilebilecek en güzel hediyeyi böyle bir konuşmayala Cem Özdemir vermiş oldu. Cem Özdemir´e babam ve o cefakar insanlar adına teşekkür ediyorum.

Teşekkürler Cem Özdemir.


Arif Şentürk
senturk(at)almanyabulteni.de

 

GÜNÜN SORUSU:Almanya´da kendisini çatı örgütü olarak tanımlayan hangi örgüt günden güne kan kaybetmektedir?

 

GÜNÜN SÖZÜ : Mutluluk paylaştıkça artar, üzüntü paylaştıkça azalır.