Image
Film Gibi 11

1962 yılında Almanya'ya çalışmak üzere gelen Yılmaz Yaşlı, o yıllardan günümüze kadar yaşadıklarını Almanya Bülteni okurları için kronolojik olarak kaleme aldı. Almanya Treni'nden anıları okurken o yılları yaşayanların aslında nasıl büyük bir başarıya imza attıklarının da şahidi olacaksınız... Artık söz birinci kuşağın...

'FİLM GİBİ' (1962 – 2013)
'Takmayan kalmadı bize.
İsim adı altında.
Burada dendi Yabancı.
Memleket’te Alamancı.'

Bir baktık büyük oğlumuz okula başlama yaşına gelmiş. Zaman adeta su gibi akıp gitmekte. Evimize 100 metre uzaklıktaki okula kaydını yaptırdım. 1972 ders yılında okula başladı (DÜSS – AACHENER SCHULE). Ne güzel bir tesadüf, ben iş yerinde, oğlum’da bu okuldaki tek Türk. Bazen okul çıkışında buluşup evimize hep beraber dönmemiz kardeşini de sevindirirdi.

Birkaç yıl sonra Türkçe dersleri için başka bir okula gönderildi. Bu okulda bir Türk öğretmen de bulunuyordu. Oğlumun bulunduğu her iki okulda yapılan aile birliği toplantılarını asla ihmal etmediğim gibi, bir kez vazifelendirilip Düsseldorf Maarif Müdürü ile görüşme imkanım da gerçekleşti. Görüşme isteği, çocukların Türk öğretmen ihtiyacı...Bilmiyorum, böyle önemli bir eksiklik acaba bu gün de gündemde mi, konuşuluyor mu?

5.sınıfı bitirdikten sonra Türkiye’ye izine gittiğimizde ailemi ve çocuklarımı İstanbul’da Babamın ve Annem’in (Rahmetliler) evine bırakıp tek başıma Almanya’ya döndüm. Burada da evimize çok yakın olan (50 metre kadar) okula kayıt işlemlerini Babam ile gerçekleştirdim. Bu okulda küçük oğlum ilk, büyük oğlum orta okuldan başladı.
Yine zor bir durumun içindeyiz. Eşim, çocuklarım ve benim için. Onlar Türkiye’de, ben Almanya’da yalnız.

Image
Bilmiyoruz acep ne etsek

Şunu söylemeden geçemeyeceğim. Her 3 ayda izin yapıp Türkiye’ye gittim (bu arada iş yerimin bana verdiği imkanı hep şükranla anıyorum) ve yaz tatillerinde eşim ve çocuklarımı Almanya’ya getirdim.

1980 Darbesinden önce Türkiye’de yaşanan kargaşayı Annem, Babam, Eşim ve çocuklarım endişe ile izlemekte ve yaşamakta. Ben de 3 ayda bir izine geldiğimde görüyorum ve çok telaşlanıyorum. İlk okulda okuyan oğlum pek fark etmese de, büyük oğlumun okulunda adeta hergün bir olay yaşanmakta.

Babam, Annem, Eşim ve Çocuklarımın korkularının arttığını üzülerek görüyorum. Daha fazla Türkiye’de kalmalarına müsade edemezdim. 1976 da başlayan ayrılık 1980 yazında son buldu.

Küçük oğlum ilk, büyük oğlum ortaokulu bitirip tekrar Almanya’ya döndüler. Doğru mu yaptım? Yanlış mı? Bugün dahi konuşulur. Bugün çocuklarımın iyi bir Türkçe konuşmalarına faydası olduğuna inancını taşıyorum.

Burada yabancı olduğumuz doğru da, izinlerimde Türkiyede de bir isim takmayı unutmamışlar bizlere: ALAMANCI...

Ne tuhaftır değil mi? Avrupanın her yerinde Türk işcileri bulunmakta. Siz hiç Hollandacı, Fransacı, Belçikacı, Danimarkacı, Isveçci, Isviçreci diye bir tabir duydunuz mu???

Bu yalnız Almanya’da çalışan bizlere!!! verilen İSİM...


Yılmaz Yaşlı
NOT: Yazılanlar mümkün olduğunca orijinaline sadık kalınarak yayınlanmıştır.