Bizden Biri - Fırat Sunel

 

 

' Bir işçi çocuğu olup bu diyarda şimdi işçimi temsil ediyorum. Hayalimdi, gerçekleşti. Babam 1971’de Almanya’ya gelmiş. Oysa Türkiye’de ayda 2000 lira tasarruf edebildiği bir lokantası vardı. Neyse. 72’de 3 kardeş Almanya’da Kassel’e geldik. Önce 'Heim' sonra eve çıktık ama tuvalet evin dışındaydı. Sonra 1973’de eğitim nedenleriyle ben Türkiye’ye döndüm. Ailem de 1976’da kesin dönüş yaptı. Ancak annem kanser olunca babam Almanya’ya dönüş kararı aldı. Arayı uzatmayalım, gel-gitler arasında ben 1987’de 4 yıl içinde İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdim. Lise 1’de diplomat olma kararını vermiştim. Ama büyükelçi değil başkonsolos olacaktım çünkü çile konsolosluklarda yaşanıyordu ve ben onu biliyordum. Yeniden Almanya yolları gözüktü. Dortmund’da hukuk mastırı yaptım ama bu Almanya’daki 10 yılım içinde kaçak işçilik, hammalık dahil her işi yaptım.

1993’de Dışişleri sınavlarını kazandım. 1000 DM’ye bir Ford minibüs aldım ve silme kitap yüküyle Türkiye’ye döndüm. 1999’da Essen’de masanın iki tarafını bilen bir adam olarak muavin konsolostum. Arada bir Kafkasya Dairesi Başkanlığım var. Gürcistan politikasının harcını dökenler arasında sayılıyorum. 2009 Ekiminde Düsseldorf Başkonsolosluğuna atandım. İşçi çocuğu olarak ilk ve tek kişiyim. 29 Ekim konuşmamı hem Almanca ,hem de Türkçe konuşarak 'Ich bin ein Reinlander’im' dedim, sempatiyle karşılandı. Ancak yurtdaşlarımızın benim Almanca bilmeme sevinmelerine şaşırdığımı söylemeliyim. Gelişimle beraber NRW’nin karar süreçlerinde daha etkin olabildiğimizi görüyorum. NRW’de 1 milyon Türkiyeli vatandaşımız ,ve 4 konsolosluğumuz var, bu yönüyle Almanya’daki labarotuvarız. Bunun bir parçası olmak benim kıvancım. Ancak yeni algılanan bir sorun var, daha doğrusu bir sorunlar silsilesi. Eğitim sisteminde şans eşitliği yok. İkincisi, okul ve meslek eğitim yapısı bozuk. En sonuncu ama en önemlisi önyargılar. Tabii, gözardı etmemiz gereken bir olgu daha var: Veliler uzun bir süre eğitime ayrılan parayı cepten para yemek olarak algıladı. Ben onlara, 'Onlar sizin değil hepimizin geleceğidir.' diyorum.

Bu öykünün kişisel bir yanı diğer 2 kardeşimin Almanya’da başarılı birer firmanın sahibi olması. Ancak bu öykünün bir de hazin yanını aktarmadan da edemeyeceğim. Babam, annemi kaybettikten sonra da Almanya’da kalmaya devam etti. 2007 Haziranında tam 36 yıl sonra yurda, memleketimiz Ödemiş’e dönmeye aniden karar verdi. Biz geliriz diye kocaman bir minibüs satın aldı, karayolundan İzmir’e indi, Karabağlar’ın ünlü mobilyacılarından torun sayısı kadar yatak-döşek satın aldı. Bir kamyona sardırmış, Ödemiş yolunu tutarken, direksiyon başında kaza geçirdi, 72 yaşında oracıkda vefat etti. Emekliliğinde 1 gün Ödemiş’i yaşayamamıştı...'

 

 

Prof. Dr. Kenan Mortan