-
Aa
+
 31/08/2017

Eğitime dualarla başladılar

Duisburg Wanheimerort'ta egitime duayla basladilar

Kuzey Ren Vestfalya’da eğitim ve öğrenim yılı başladı. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Türk İslam Cemiyeti Duisburg Wanheimerort Ayasofya Camii’nde 17 yıldır geleneksel olarak düzenlenen ‚bed-i besmele‘ - okula dualarla başlama töreni - bu yıl da okula başlayan yaklaşık 40 çocuğun ve velilerinin katılımıyla gerçekleşti.

EĞİTİMDE BAŞARI DİNİMİZİN GEREĞİ

Ayasofya Camii din görevlisi Burhan Karakulunç, kadın din görevlisi ve eğitmen Havva Öztürk, Türkçe öğretmeni Rahmi Koca ve Ayasofya Camii Yönetim Kurulu’nun hazır bulunduğu okula başlama töreninde dualar okundu ve eğitim ve öğrenimin önemine dikkat çekildi. Din görevlisi Burhan Karalulunç: “Çocuklarımızın en iyi şartlarda eğitim alması ve başarılı olması, kendileri ve toplumumuz için kaçınılmazdır. Eğitim ve eğitimde başarı dinimizin gereğidir. Çocuklarımızı dini ve milli bilinçle yetiştireceğiz. Onlara şefkat ve anlayışla yaklaşacağız. Cemiyet olarak her türlü eğitim faaliyetinde her zaman öncü olacağız ve çevremizde bulunan okullarla daima diyalog, işbirliği içinde olacağız.” dedi.

DİL EĞİTİMİNE ÖZEL VURGU

Türkçe öğretmeni Rahmi Koca: ‚Yeni bir eğitim döneminin heyecanı ve mutluluğu içindeyiz. Çocuklarımızın en iyi şekilde özellikle dil eğitimi, manevi ve kültürel eğitim alması ve bütün derslerinde başarılı olup üniversitelere gitmesi ve toplumumuza faydalı bireyler olması en büyük dileğimiz ve misyonumuzdur‘ dedi.

TÜRKÇE VE ALMANCA DUA YAPILDI

Din görevlisi ve eğitmen Havva Öztürk çocuklarla çeşitli oyunlar oynattıktan sonra onlarla beraber Türkçe ve Almanca dualar okuyup, çocuklara okula başlama nedeniyle hediyelerini verdi. Hava Öztürk ‚Çocuklarımızla birlikte bu anlamlı günde bizler de heyecanlı ve mutluyuz. Çocuklarımızın eğitimi için her zaman velilerimizin ve çocuklarımızn yanında olacağız. Çocuklarımızın hem okulda başarılı olmaları, hem de dini eğitimlerini en iyi şekilde almaları hedefimizdir. Çouklarımıza verebileceğimiz en büyük hediye sevgidir. Biz de bütün kurslarımıza bu prensiple yaklaşıyoruz‘ dedi.
 

ÇOCUKLARA HEDİYELER VERİLDİ

Dernek yönetimi adına açıklamada bulundan Cemil Kuran: “Hedefimiz eğitimli ve bilinçli bir gençliktir. Vizyonu ve msiyonu olan bir gençliktir. Her fert kendi çocuğuna en iyi eğitimi vermek durumunda, biz de cemiyet olarak toplumumuza eğitimle ” dedi. Tören çocuklara dernek yönetimi tarafından verilen hediyelerle ve öğretmen Rahmi Koca’nın çocuklarla gerçekleştirdiği ilk dersle son buldu.

BED-İ BESMELE NEDİR?

Mahalle Mektebine Başlama Merasimi (Bed-i Besmele)
Mahalle mektebine başlama merasimi âilelerin varlıklarıyla mütenâsib bir şekilde yapılıyordu. Orta hâlli ailelerde çocuk giydirilip kuşatılır; erkek ise fesine, kız ise saçlarına süsler takılır, yakın akraba ile mektebe gidilir, derse başlatıla­rak hocaya duâ ettirilirdi. Bundan sonra çocukla­ra birer ikişer kuruş dağıtılır, hoca ile kalfaya da mendil ucuna bağlanmış bir kaç mecidiye hediye edilirdi. Anadolu'da ise çocuklara para verilmez, simit ve şeker dağıtılırdı.
Yüksek tabaka arasında “Bed-i Besmele” halk arasında da “Âmin Alayı” diye isimlendirilen bu merâsimler, hâli vakti yerinde âileler tarafından bir düğün kadar ciddiye alınırdı. Âmin alaylarının bazı kaynaklarda “Duâ Alayı” şeklinde de zikredildiği görülmektedir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi bir çocuğun mektebe başlaması aile, mekteb ve hâttâ mahalle için mühim bir hâdise olarak kabul edilirdi. Evde hazırlıklar yapılır, varsa sandıklardan yeni giysi­ler çıkarılır veya çarşıya gidilerek satın alınırdı. Yumuşak ve güzel bir minder doldurulur, sâde veya imkânı olanlar tarafından mor kadife üzeri­ne sarı sırma kılâptan işlemeli, “kâr-ı kadîm” , bir cüz kesesi çocuğun sağ omuzundan sola doğru çapraz bir şekilde boynuna asılmak için hazırla­nırdı. Yine çocuk için bir elifba cüzü temin edilir­di. Bunların sarı soluk kâğıtlara basılmış olanları da bulunduğu gibi, çocuğu okumaya özendirmek için altın yaldızlı basılanları da olurdu. Bazı âilelerde elifbâ cüzlerinin müzehheb el yazmaları­na da rastlanırdı ki, bunlar iyi muhafaza edilir ve nesilden nesile devredilirlerdi.
Merâsimden önce hocaya haber verilir ve uy­gun bir gün tesbit edilirdi. Bu günün kandil gün­lerine ve daha ziyâde Pazartesi veya Perşembeye rastlanmasına îtina edilirdi. Mektebin ilâhici ta­kımı haberdâr edilir veya başka mekteblerin da­ha güzel sesli ilâhici takımları tutulurdu. Çocuk yeni kıyâfetiyle, zihin açıklığını ve hayatının yeni safhasında muvaffak olmasını sağlamak husûsunda himmetlerini istemek için âilesi tarafından evliyâ türbelerine ve bu arada ekseriya Eyüp Sultan'a götürülürdü. Çocuk bundan sonra da âile­nin büyüklerine, yakın ve hatırlı dostlarına el öp­meye, duâ almaya sevkedilir, nihâyet merâsim günü gelir çatardı.
Merâsim günü çocuklar, o gün için daha çok îtina göstererek giyindikleri temiz kıyâfetleriyle mektebe toplanırlar, önlerinde hocaları, kalfa ve bevvabları olduğu hâlde, ilâhicibaşının idâresin­deki ilâhici takımını takib ederek ve işaret edilen yerlerde “Âmin” diye bağırarak çocuğun evine ge­lirlerdi.
Bu safhadan sonra da merâsimin iki şekilde yapılabildiği görülüyor. Evinin, durumu ve hâli vakti müsâit olanlar merâsimi evde yaptırıyorlar­dı. Eve gelen mekteb çocukları, yeni başlayacak olan çocuğu alarak tekrar ilâhilerle yola düzülü­yorlar ve bu defa âmin alayına daha büyük bir kalabalık katılıyordu. En önde hoca ve başının üzerinde rahleyi taşıyan bevvab yürüyor, rahlenin üzerinde çocuğun minderi ile cüz kesesi bulu­nuyordu. Bunların yanı sıra erkek misafirler, bir faytona veya iki yanında birer kişinin yürüdüğü midilliye bindirilmiş olan çocuk, peşi sıra da bir ilâhici başının idâresindeki ilâhici takımı ve di­ğer çocuklar yürüyordu. En arkada ise kadınlar gelirdi. Âdet olduğu üzere ilâhilerle şehir içinde karar dairesinde dolaşan alay tekrar eve dönerdi. Burada da ilâhiler okunur ve mekteb gülbankı çekildikten sonra alay sona ererdi. Bundan sonra alaya iştirak edenler minderler ve seccâdelerle döşenmiş, öd ağacı ve buhurlar yakılıp havalandı­rılmış odada otururlar ve hocanın çocuğa ilk dersi vermesini beklerlerdi. Misafirler arasında ulemâ­dan birisi varsa ilk dersi vermesi için hoca yerini ona terkederdi. Minderine oturup rahlesinin üze­rine elifbâ cüzünün ilk sayfasını açan çocuk eline odun, kemik, pirinç, gümüş veya altından yapıl­mış “hilâl” adlı çubuğu alarak hocanın vereceği işâreti ve söyleyeceği sözleri beklerdi. İlk derste çocuğa elifba cüzünün en başındaki duâ kısmı ile bir kaç harf ve çok kere sadece elif harfi okutu­lurdu. 
Böylece ders sona erer, bundan sonra da: “Yarabbi ilmimi ve aklımı ve anlayışımı artır.” mânâsına gelen “Râbbi zidnî ilmen ve aklen ve fehmen” veya “Rabbi yessir...” duası çocuğa tekrar ettirilirdi.

Haber: (Almanya Bülteni) - Duisburg

Eğitim