Almanya’daki başarı öykülerimizden Eintracht Braunschweig futbol takımının alt yapı antrenörü Ramazan Yıldırım ile futbol hayatı, Türk ve Alman futbolu, yeni kuşak arasındaki başarılı olacak gençler vev geleceğe dair hedefleri hakkında zevkli bir söyleşi yaptık. Arkadaşımız Bayram Aybastı’ya samimi açıklamalarda bulunan Yıldırım’a biz de Almanya Bülteni olarak şöyle sesleniyoruz:

YOLUN AÇIK OLSUN RAMAZAN

Ramazan Yıldırım şu anda 35 yaşında. Alman 3. Lig takımlarından Eintracht Braunschweig takımının alt yapısında antrenör olarak çalışırken bir yandan da (A) teknik direktörlük diplomasını almak için harıl harıl çalışıyor. Bir an önce antrörlüğe başlamak için futbolu çok olgun döneminde bırakan birisi Ramazan. Oysa ki, iki yıl daha futbol oynaması için teklif yapılmışken o 34 yaşında futbolu bırakıyor. Hep hedeflerinin peşinde koşmuş ve başarmış bir kişi Ramazan Yıldırım. Şimdiki heddefi de başarılı bir teknik adam olmak. Alman futbolundaki 2. kuşak gurbetçi futbolcuların en önemli elçilerinden biri ban göre. 70’in üzerinde 2. Bundesliga, 300’un üzerinde de 3. Bundesliga’da resmi maç oynamış birisi aynı zamanda Ramazan. VfB Lübeck, Jahn Regenesburg, Rot-Weiss Essen, Kickers Offenbach gibi takımlarda da forma giyerken, en son forma giydiği Eintracht Braunschweig takımında geçen sezon futbolu bırakarak alt yapısında çalışmaya başlamış Ramazan.

İkinci kuşak dedim, çünkü ilk kuşağı temsilen İlyaslar, Erdallar burada gurbetçilerimizi temsil ederken, 2.kuşak olarak da Ramazan Yıldırım ve diğerleri. Belki bu isim sizlere yabancı gelebilir, ama Ramazan Yıldırım ismi Almanya’da çok bilinen bir isim. Tam bir profesyonel ve istikrar abidesi olarak ismini haklı olarak en üstlere yazdırmayı başarmış bir gurbetçi çocuğu. Umudum şudur ki, Ramazan Yıldırım bir gün TFF bünyesinde hoca olarak çalışır. İki dili çok iyi bilmesi, Alman ekolünden gelmesi ve düzgün karekteri ile öyle üst düzey bir görevi kaldıracak özellikleri gördüm ben Ramazanda.

Ramazan’la tanışmam Eintracht Braunschweig kulübünün sempatik basın sözcüsü bayan Nadine Bremer sayesinde oldu. Ben de tanışmaktan büyük keyif aldım ve bayan Bremer’in de olduğu bir ortamda kulübün tesislerinde söyleyişi yaptım. Karşımda futbolun dışında da yaşama dair birçok olumlu şeyleri kimliğinde barındıran biri ile karşılaştım. Neyi neden yaptığını bilen, kararlı, kendine gerçekçi hedefler koymuş ve o hedeflere de başarı ile ulaşmış bir kişi Ramazan Yıldırım. Geçmişinde keşkeleri olmayan, kendisi ile barışık bir futbolcu olduğu kadar, kendisinin ileriki yıllarda futbola gerek yönetici, gerekse de teknik adam olarak hizmet edeceğinden kuşkum yok. Ailesi onun her şeyi. Eşi Filiz hanımdan söz ederken gözlerinin içi gülüyordu. 7 yaşındaki oğlu Berdan ve 3 yaşındaki kızı Medine’nin de evin neşesi oldukları her halinden belli. Adeta 'ben bütün enerjimi olardan alırım' der gibiydi benimle konuşurken.

Bundan sonraki yapacaklarının bu zamana kadar yaptıklarından daha da başarılı olacağından kuşkum yok. Yolun açık olsun Ramazan Yıldırım derken şimdi onun ağzından kendisini yakından tanıyalım.

Ramazan Yildirim

KAHTA’DAN PEİNE’YE UZANAN YOL

Ailem 1969 yılında Adıyaman’ın Kahta ilçesinden Almaya’ya gelmiş. Ben ise 1975 yılında Peine’de dünyaya geldim. Her gurbetçi gibi babamın da hayalinde tasarruf yapıp geri dönmek vardı ama aradan tam 40 yıl geçti ailem halen burada. Şimdi torunları ile beraber emekliğin tadını çıkarıyorlar.

FUTBOL OYNADIĞIMI BABAM SONRA ÖĞRENDİ

Buradaki birçok kişi gibi ben de futbola sokakta başladım. Okul, ilk lisanslı takım falan derken B genç takımda da oynamak üzere Eintrracht Braunschweig kulübüne geldim. Burada işi daha ciddiye alarak bu işte iyi yerlere gelebileceğimi gördüm. Ailem bana olumsuz yönde hiç bir telkinde bulunmadı futbol oynadığım için. Hatta 18 yaşında ciddi anlamda ilk paramı kazanınca babam profesyonel anlamda futbol oynadığımı ve bu işten para kazandığımı öğrendi.

DİSİPLİN, KARŞILIKLI GÜVEN VE DÜRÜSTLÜK

Başarılı olmamda en önemli faktör disiplinli çalışma, işime saygı duymam ve çalıştığım kişilerle karşılıklı güven ortamını oluşturmamdır. Eğer ki hırsınız yoksa, çalışmıyor ve işinize saygı göstermiyorsanız, kim olursanız olun, uzun vadede başarılı olamazsınız.

Ben de bu işi çok sevdiğimden ve saygı duyduğumdan profesyonel olarak ilk TUS Celle takımına (o yıllarda 3.Lig takımı idi) gittim ve futboldan ilk paramı o zaman kazandım. Tabii ki para beni olumlu yönde motive etti.

FARKLI TAKIMLARDAN OYNAMAK BANA ÇOK ŞEY KAZANDIRDI

Sonra da profesyonelliğin gereği olarak VfB Lübeck, Jahn Regenesburg, Rot-Weiss Essen, Kickers Offenbach takımlarında 2. ve 3. Liglerde oynadıktan sonra 2007 yılında yuvam olarak gördüğüm Eintracht Braunschweig kulübüne geri döndüm.Burada kariyerimi noktaladım. Gittiğim takımlardan (Gaziantepspor hariç) hiçbir zaman yarı sezonda ayrılmadım. Yani işimi yarım bırakmadım hiçbir zaman. O dönemlerde liglerde oynayan çok az gurbetçi profesyonel futbolcu vardı. Onun için futbol kamuoyu bizi yakından izliyordu. Bunun bilinci ile daha çok çalışıyordum. Hiç bir sahada da Türk olduğum için kötü bir muameleye maruz kalmadım. Arkamda hep Almanyalı Türklerin manevi desteğini hissettim.

TÜRKİYE’DEN DE TEKLİFLER ALDIM

Futbol oynadığım dönemde 1987-88 sezonunda birçok Türk kulübünden teklif almama rağmen ben Gaziantepspor’u tercih ettim ve oraya gittim. O dönemki teknik direktör Sakıp Özberk idi. Tabii ki o dönemki Gaziantepspor’un fiziki şartları bu günkü gibi değildi. Belli zaman sonra Sakıp hoca gönderilince de Almanya’ya geri dönmüştüm. Şimdi antrenör olarak teklifler aldım ama henüz çok erken benim için. Daha yolun başındayım. Ama ileride neden olmasın?

TÜRK FUTBOLU’NDA OLUMLU GELİŞMELER VAR

O gittiğim dönemden bu güne Türk Futbolu’nda çok önemli gelişmeler yaşandı. Kulüplerin yapısı değişti. Tesisler ve sahanın zemini Avrupa standartlarına erişti. Çok kaliteli yerli ve yabancı teknik adamlar Türk futboluna olumlu katkı sağladı. Türk oyuncular da profesyonelliği Türkiye’ye gelen yabancı oyunculardan öğrendi. Alt yapıya verilen önemden sonra alt yapıdan da çok yetenekli oyuncuların çıkması ve sistematik çalışmalar Türk Futbolu’na Avrupa arenasında saygın bir yer kazandırdı. Ama tabii ki yapılacak daha çok işler var. Türkiye’nin Dünya Kupası’na katılamaması üzücü oldu. Umarım bu dönemi en iyi şekilde atlatıp 2012 Avrupa Kupası elemelerinde başarılı olurlar.

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE ALMANYA’DA YENİ ÖZİL’LER GELECEK

Almanya’da artan Türk nüfusuna paralel olarak liglerde oynayan Türk futbolcu sayısı da arttı. Yıldız olabilecek oyuncular da mevcut. Bu oyuncular kendilerine iyi bakıp yeteneklerine ihanet etmezlerse, ileride sadece Almanya değil Avrupa Futbolu’nda söz sahibi olurlar. Onlar yalnız değiller etraflarında çok önemli örnekler mevcut. Onu iyi değerlendirirlerse çok başarılı olurlar. Yeter ki işlerinde samimi olsunlar. Kaldı ki, oynadıkları kulüpleri onlar için tüm imkanlarını seferber ediyorlar. Bunun canlı örneği 2010 Dünya kupasında Mesut Özil ve Serdar Taşcı’nın Alman Milli Takımı’nda oynaması. Onlar başardı diğerleri neden başarmasın?

TÜRK KÖKENLİ OYUNCULAR ALMAN MİLLİ TAKIMLARINDA DA OYNAMALI

Bu konu buradaki entegrasyon adına çok önemli. Eğer ki Almanyalı Türk oyuncu tercihini Alman milli takımından yana kullanmışsa, saygı göstermek gerek. O orada temsil adına atalarının geldiği yeri en iyi şekilde temsil ederse anavatanına tanıtım adına daha fazla hizmet etmiş olur. Hem de kaynaşmayı kolaylaştırır. Kutuplaşmalar azalır. Zaten karşılıklı saygı ve sevgi olduktan sonra her sorun çözülür.

Ramazan Yildirim

JÜBİLEYİ YUVAMDA YAPTIM

Buraya gelirken planımda zaten futbolu burada bırkmak vardı o da oldu. Onun ötesinde kulübüm bana burada çalışma şansı verdi. Çünkü burası benim yuvam. Biz burada büyük aileyiz. Burası Almanya şampiyonu büyük bir kulüp. Eintracht Braunschweig yabancı kökenli oyunculara her dönemde kapısını sonuna kadar açmış örnek bir yer. Alt yapılarımızda her takımda ortalama 5-6 yabancı kökenli oyuncu mevcut. Bu da budaki hoşgörünün ne kadar olduğunun bir göstergesi.

BEN AKTİF FUTBOLCU İKEN A2 GENÇ TAKIMININ ABİSİYDİM.

Bizler profesyonel oyuncular olarak alt yapılarımızdaki oyuncularımızla diyalog halinde idik. Ben de bir arkadaşımla bizim A2 genç takımızın hamiliğini yapmaktaydım. Onlarla konuşup onlara ne kadar yakın olduğumuzu gösterip tecrübelerimizi aktarıyorduk. Bir anda TV’de gördükleri bir oyuncuyu yanlarında görmeleri onlara 'erişilebilir olduğumuzu' gösterme adına hem çok güzel keyifli bir işti. Oradaki her oyuncu bana her zaman ulaşabiliyor ben de onlara yardımcı olmaktan büyük keyif alıyordum. Bu sistemimiz hala devam etmekte...

HEDEFİMİZ GELECEK SEZON 2.BUNDESLİGA’ YA ÇIKMAK

Bu yılki hedefimiz ligi en iyi yerde bitirmek. Gelecek yıllarda ise kafaya oynamak. Kulübümüz yeni yapılanma içinde. Önümüze ciddi hedefler koyduk. Onları tek tek aşacağız. Benim de bunda payım olursa çok mutlu olacağım. Alt yapıdaki oyuncuları hazırlayarak 1. Takıma göndermek tek hedefimiz. Teknik direktörümüz Torsten Lieberknecht olağanüstü bir insan. Gençlere çok önem vermekte. Bir gün Alman futboluna damgasını vuracak hırs ve donanıma sahip. Futbol kamuoyu bizi izlemeye devam etsin.

HEDEFİM BİRGÜN BUNDESLİGA YA DA TÜRKCELL SÜPERLİG’DE TAKIM ÇALIŞTIRMAK

Şu anda antrenör olarak işin başındayım. Sürekli kendimi aşmak için çalışıyorum. Şu anda B lisansina sahibim. A lisansımı yapmaktayım. Bunun yanında stajımı da 2009 yılının Kasım ayında 6 hafta Ankara’da Gençlerbirliği Kulübünde Thomas Doll’un yanında yaptım. Orada Türk Futbolu ve ligi hakkında bilgi edindim. Bunun yanıda bir çok Alam külüplerinin alt yapılarını inceliyorum. Orada çok yetenekli gençler var. Ama tam olarak profesyonelliğin ne olduğunun farkında değiller. Yetenekli olmak her şey demek değildir. Bu günkü modern futbolda fizik kondisyon olarak çok iyi olmak zorundasınız. Mentalite olarak kendinizi bu işe vermeniz gerekmektedir. Aksi halde başarı hayal olur. İki tarafı da bilen birisi olarak bir gün Bundesliga yada Türkcell Süper Lig’de çalışmak en büyük hedefim. Bunun gerekli alt yapısını hazırlamak için çalışmaktayım. Daha öğreneceğim çok şey var hoca olarak.

DÜNYA KUPASI BU YIL ÇOK RENKLİ OLACAK

Dünya futbolunu yakinen takip etmekteyim. Artık ülkeler arasında çok fazla fark kalmadı. Her takım her takımı yenecek güçte. Tabii ki Almanya her zamanki gibi favorim. Ancak bu yıl Afrika takımlarından biri Brezilya ve Arjantinin arasından sürpriz yapabilir. Artık Afrika takımları da onlarda eksik olan 'takım ruhunu'sahaya yansıtmaya başladılar. O kıtada turnuvanın yapılması onlar için itici bir güç olacaktır.Kısacası çok güzel bir turnuva olacağından şüphem yok.

Röportaj : Bayram Aybastı