-
Aa
+
 29/01/2009
 

Yurt dışındakiler - Bülent Güven

'Dışardakiler' Eyüp Can’ın 28 şubat sürecinin akabinde Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan insanlarla ilgili bir yazı dizisinin adı idi. O dönemde 'Dışardakiler'i kapsıyan yelpaze Ahmet Kaya’dan Merve Kavakçı’ya kadar uzanıyordu.

Türkiye sadece 28 Şubat sürecinde muhaliflerini dışarı göndermedi. Tanzimat’tan sonra başlıyan bir süreçten günümüze kadar Osmanlı ve Türkiye’de mütemadiyen insanlar dışarı gitmek zorunda kaldılar. Namık Kemal, Ali Suavi, Mizancı Murat Osmanlı döneminde akla gelen ilk isimler. Mehmet Akif, Nazım Hikmet, Behice Boran ve daha niceleri ise Cumhuriyet döneminde 'Dışardakiler'in sembol isimleri olarak gösterilebilinir.

Fakat rejime muhalif olduklarından dolayı dışarı gidenlerden hariç, ekonomik nedenlerden dolayı dışarı giden sessiz bir çogunluk ta Türkiye’nin kaderini oluşturuyor. Dünya’nın her tarafına yayılmış bu sessiz çoğunluk beş milyon civarında insandan oluşuyor. Bunların çoğunluğu batı Avrupa’da ve yoğun olarak da Almanya’da bulunuyor. Bunlar rejime muhalif olduklarından dolayı değil, ekmek için, umut için dışarı giden insanlar.

Rejime muhalif olduklarından dolayı dışarı gidenler nasıl Türkiye’nin otoriter rejiminin yumaşamasına, demokratikleşmesine neden olmuşlarsa, ekmek ve eğitim için dışarı gidenlerde Türkiye’nin dünyaya açılmasına ve ekonomik gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Bundan sonra doğru politikalar izlenirse, bu katkı daha da artacaktır.

Bunlar’ın Türkiye’ye yaptığı katkıyı rakamlarla açıklamak zor olsada, Türkiye’nin yaşadığı sayısız ekonomik krizlerde eğer ciddi sosyal patlamalar ve çözülmeler olmamışsa, 'Dışardakiler'in bunda katkısı büyük.

1960 ların başında Avrupa’ya işçi olarak giden bu insanlar, içinden geldikleri ailelerin ekonomik olarak sıkıntıdan kurtulmalarına ciddi katkılarda bulunmuşlardır. Anne ve babalarına yaptıkları düzenli maddi yardımın dışında kardeşlerinin eğitim masraflarına, evlenmelerine ve iş kurmalarına kadar büyük katkıda bulunmuşlardır. Bunların sağladığı yardımı hiç bir uluslararası kurum bu derecede verimli olarak sağlıyamamıştır.

Bunların bugün dahi yıllık olarak Türkiye’ye getirdikleri döviz, Türkiye’ye gelen yabancı sermayeden daha fazladır. Yakın zamana kadar da Türkiye’nin toplam turizm gelirlerinden daha fazla gelir sağlamışlardır.

Bu insanların ekonomik nedenlerden dolayı terk etmek zorunda kaldıkları ülkelerine olan bağlılıkları yurt dışında kaldıkları süre içinde adeta bir sevdaya dönüşmüştür. Bundan dolayı da yakın zamana kadar yaptıkları yatırımları hep Türkiye eksenli yapmışlardır. Fakat Türkiye eksenli yaptıkları yatırımlar maalesef hep hayal kırıklıkları ile sonuçlamıştır. Türkiyedeki akrabaların yaptıkları verimsiz yatırımlar, yetmişli, seksenli ve doksanlı yıllarda bazı şirketlerin yüksek kar vaadi ile topladıkları paralar ve bu paraların amatörce kullanılıp batırılması hayal kırıklıklarının temel nedenidir. Sedece doksanlı yıllarda bazı holdinglerin topladığı paranın miktari 5 milyar € yu buluyor. Bu paralar maalesef buharlaşıp bir daha geri ödenmemek şartı ile kayboldular.

Bu süre içinde yurt dışında yaşayan Türkler’in toplumsal profilleri de değişti. İlk önce bunların arasında bir nesil değişimi yaşandı. Şu an özellikle Avrupa’da ikinci ve üçüncü nesilde orda yaşayan Türkler yaşamaktadır. Yeni nesil ilk nesilden farklı olarak işçi kesiminden oluşmuyor. Şu an sırf Almanya’da yaşayan Türkler arasında altmış binden fazla iş adamı bulunmaktadır. Alman üniversitelerinde okuyan Türk kökenli ögrenci sayısı otuz bin civarında, şimdiye kadar mezun olanlar hariç. Bunların çoğu uluslararası şirketlerde uzman veya yönetici olarak çalışıyorlar. Göçmenliğin insanları müteşşebbis ruhlu yapması sosyal araştırmalarla teyid edilmiş bir gerçektir. Yurt dışındaki Türkler’in başarılı olmalarının temel nedeni de budur. Göçmen ülkesi olan Amerika’da Yahoo, Google gibi internet şirketlerini kuranlarda göçmen çocuklarından oluşuyor.

Bunların büyük bir kısmı bulundukları ülkelerde doğup büyümelerine rağmen, Türkiye’ye olan bağlılıklarında bir eksilme yok. Fakat şimdiye kadar Türkiye eksenli yapılan işler genellikle fiyasko ile sonuçlandığından dolayı, Türkiye’ye karşı bir mesafe oluştu.

Türkiye yurt dışındaki bu potansiyelden yararlanmak için ciddi bir program geliştirirse, Türk ekonomisine adeta doping etkisi yapar. Hindistan bu konuda iyi bir örnek oluşturuyor. Gelişmekte olan Hindistan gibi ülkelerden Avrupa ve Amerika’ya yönelik beyin göçüne yapılan eleştirilere Hindistandaki yazılımcılar birliği NASSCOM’un eski başkanı Saurabh Srivastava’nın verdiği cevab bu konuda yol gösterici olabilir: 'Biz gerçekleşen göçten hiç rahatsız olmadık. Tabii 500 bin civarında bilgisayar uzmanı Hindistan’i terk etti. Ama bunun karşılığında bu insanların Hindistanda kurdukları bilgisayar sanayisinde şu an beş milyon kişi çalışıyor'.

Hindistandaki bu başarı devletin ciddi bir program ve teşvikle süreci yönledirmesi sonucu gerçekleşmiştir. Türkiye’de bundan ders alarak dışardaki var olan bu potansiyelini harekete geçirebilir. Böylelikle III Selim ile başlıyan Batı’nın tüketimini örnek alan modernleşme yerine, Japonya gibi Batı’nın üretimini örnek alan modernleşme sürecini kemale erdirmiş olur.

Bülent Güven