-
Aa
+
 29/12/2010
 

Şiddetin Kaynağı İslâm mı?

Şiddet, her insanın sahip olduğu, ama kişiye verilen eğitim ve sağlanan sosyal ortamla orantılı olarak nükseden bir eylem biçimidir. Sözlükte ‘karşıt görüşte olanlara kaba kuvvet kullanma’ olarak tarif edilen şiddetin, sözlü ve fiili şekillerinin varlığı dikkate alındığında, her iki şeklinin de ortaya çıkmasında ne dini ve ne de ırki bir etkinin olduğunu söylemek doğru değildir.

Efendim, bu kısa giriş bize göre doğru olan bir görüş. Gelin görün ki, Federal Gençlik Bakanı Kristina Schröder, bu görüşün aksini savunanlardan. Schröder’e göre, ‘Müslümanlarda bir maço kültürünün söz konusu olduğunu, bu kültürün şiddeti yücelttiğini’ kabullenmek gerekiyor. Sayın bakan problemin kaynağını İslam’a bağlayıp, uygulayıcılarının ise Türkler olduğu tespitinden sonra çözümünü de sunuyor. Ona göre çözüm; 'Almanya’daki üniversitelerde imam yetiştirilmesi için daha çok çaba gösterilmesi ve yükümlülüğün Müslüman toplumdaki değerlere şekil verenlerin üzerinde olmasıgerektiği, ancak bu şekilde camilerde erkek-kadın rolleri ve şiddet konusunda farklı bir toplum resminin ortaya çıkacağı' şeklinde. Sayın bakana tavsiyemiz; kulaktan dolma bilgi ve önyargılarla konuşmak yerine, İslâm’ın kaynağına müracaat etmesi ve zahmet buyurup, Kur’an-ı Kerimi’i bir defa okumasıdır.

Başlangıçta şiddetin iki türünden bahisle, bunun din ve ırkla bir ilişkisinin olmadığına işaret etmiştik. Sizce sayın bakanın söyledikleri sadece bir görüş beyanı mıdır, yoksa bakan sıfatıyla göçmenler, daha doğrusu Türklere bir baskı mıdır?

Aslında sayın bakan bir bakıma devletin de temel politikasını özetliyor bu çıkışıyla. Oda şu: Madem ki bu insanlar ülkelerine geri dönmedi ve yeni yerliler olarak bizimle yaşayacaklar, o zaman, dillerinden ferâgat ve dinlerinde‘her yörenin bir İslâmi yaşam biçimi olur’ tezini zihinlerde aktif tutarak 'Avro-İslâm' adıyla (adeta Protestanlaştırılmış) yeni bir din anlayışı geliştirmek, yeniden dizayn edilen ‘Avro-İslam’la kadın-erkek ilişkilerini istediğimiz şekilde yönlendirmek, anlayışı.

Dilden feragat’te başarılı oldular. Ki, Avrupa’da mesela, her Türk evinde artık Türkçe konuşulmuyor. Konuşulsa bile, oldukça yüzeysel ve gelecek kuşaklara aktarılmayacak kadar cılız. Şimdi sıra ‘dinde dizayn hamlesi’nde.

Tabii, siz bir konuda dönüşüm yapmak istiyorsanız, arkasını iyi doldurmalı, ona göre de argümanlarınız olmalı. Okullarda başarının, ‘evde eğitim dili olan Almanca’nın konuşularak sağlanacağı’ iddiasıyla, dil halledildi. Bu mantığa göre, çocukların okullarda anadillerini konuşmaları Almancalarının gelişmesine engeldi ve bu tüm derslere sirayet ederdi! Nedendir bu tezi savunanlar şimdilerde ilkokullarda İngilizce dersi koydular ve ne gariptir, İngilizce Almanca’ya engel değil!

Şimdi ise sıra, şiddetin İslâm’dan kaynaklandığını pompalayıp, İslam’da ‘uyuma katkı’ anlamında birtakım değişikliklerle hedefe daha hızlı bir şekilde ilerleme hamlesi var.

Halbuki, şiddetin temelinde fırsat eşitsizliği yatmaktadır. Bunu yetkililer de bal gibi bilmektedirler. Ama kim ‘benim ayranım kötü’ der! Hele işin ucunda farklı bir niyet varsa!

Durmadan uyumdan bahsederler ama mesela, Almanya’da uyumun tartışıldığı bu günlerde ülkeye uyum sağlamış, dilini öğrenmiş ‘Uyum Kursu’ müdürlüğüne gelmiş bir göçmene oturma izni verilmek istenmemektedir. Hayatın her alanında ayrımcılığa duçar bırakılan göçmenler, artık farklı çareler aramaktalar. Öyle ki, sadece geçen yıl Almanya’da doğan, yetişen ve eğitim gören, kırk bin civarında Türk, Türkiye’ye geri döndü.

Sayın bakan acaba okullarda; 'Hedefim üniversite okumak ama öğretmenlerime mesleki eğitim yapacağım diyorum, çünkü biliyorum ki, okuyacağım dersem, öğretmenlerimin tavrı ve aldığım notlar değişiyor' diyen öğrencilerin ruh hallerini anlayabiliyor mu? Şiddetin kaynağı acaba ayrımcılık mı, yoksa Müslüman ya da Türk olmak mı? Ne dersiniz sayın bakan?

Ali Yağız

aliyagiz@web.de