-
Aa
+
 03/03/2013
 

Çifte vatandaşlıkta çifte standart - Ali Yağız


Almanya'da genel seçimlerin yaklaşmasına parelel, partilerin seçmenleri etkilemek için kullandıkları malzemeler arasında hiç gündemden düşmeyen göçmenlerin, ‘Göç'ün 50. yılında çözüm bekleyen sorunları arasında ivedilikle halledilmesi arzulanan konuların başında ‘Çifte Vatandaşlık' geliyor.

1998'de iktidara gelen Gerhard Schröder başkanlığındaki SPD-Yeşiller Koalisyonu'nun gündeme getirdiği, ancak gerek o dönem Eyaletler Meclisi'nde çoğunluğu elinde bulunduran CDU/CSU- Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri'nin karşı çıkmaları ve gerekse Hessen'de CDU'lu Roland Koch'un o dönem 'Almanların bir vatandaşlığı, yabancıların iki vatandaşlığı olacak' şeklindeki propagandayla seçimleri kazanması nedeniyle ‘Opsiyon Modeli'nde karar kılınması, bugün itibariyle yaşanan sıkıntılarn da başlangıcı oldu.

Bilindiği gibi ‘Opsiyon Modeli'yle; 1 Ocak 2000'den önce Almanya'da yasal olarak 8 yıl yaşayan yabancıların burada doğan çocuklarına -bir yıl içinde başvurmaları şartıyla- Alman vatandaşlığının verilmesi ve 1 Ocak 2000'den sonra doğacak çocukların doğrudan Alman vatandaşlığını almaları söz konusuydu. Öyle de oldu. Ancak, bu modele göre gençler 18-23 yaşları arasında tek vatandaşlıkta karar vermeleri gerekiyor. Bir başka ifadeyle 23 yaşına kadar iki vatandaşlıktan birinde tercih yapmayan gençler, vatansız kalma tehlikesiyle de karşı karşıyalar. Bu yıl itbariyle 18 yaşına giren gençlere uyarı mektupları gelmeye başladı bile.

Federal İstatistik Dairesi'nin verilerine bakılırsa, bu durumdaki çocukların sayısı yarım milyon civarında. 500 bin çocuk 23 yıl Türk ve aynı zamanda Alman vatandaşı olan çocuklar, Türk vatandaşlığını bırakmak istemezlerse eğer, Alman vatandaşlığını kaybedecekler.

Buraya kadar gayet anlaşılır olan ama olayın özellikle de Türkleri gücendiren ya da kızdıran tarafı ise; Avrupa Birliği (AB) vatandaşlarının çocuklarının ve Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre vatandaşı çocukların bu uygulamadan muaf tutulmalarıdır. Türkiye'nin AB üyelik görüşmelerini sürdürmekte oldğu bir dönemde bu uygulamanın adı: Çifte standart değil de nedir? Halbuki bu işin ne insani ne hukuki ve ne de ahlaki olmadığı ortadadır. Demokrasilerin vazgeçilmez sloganı olan ‘Eşitlik' bu olsa grek. (!)

Tekrar başa dönecek olursak; yaklaşan genel seçimler arefesinde gerek Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve gerekse Yeşiller bu konuyu -pozitif anlamda- seçim malzemesi olarak kullanmaya başladılar. FDP'den de ılımlı sesler yükseliyor. 'Herkes için eşit hak istiyoruz. Sıra Türklere gelince utanç verici tartışmalar yapılıyor' diyen SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel, son Türkiye gezisinde iktidar olmaları halinde ilk işlerinin çifte vatandaşlık konusunu halletmek olduğunu belirtti. Umarız verilen sözler tutulur ve Almanya'nın bu ayıbı bir an önce bertaraf edilir.

Bu ayıbın kaldırılması aslında Almanya için de büyük bir kazanç olacak, zira her yıl Almanya'da eğitim görmüş binlerce akademisyen ‘dışlanmışlık' hissiyle Almanya'yı terk ediyor. Halbuki bu insanlar sosyalizasyonunu Almanya'da tamamalamış, bilgi ve birikimlerini bu ülkede edinmişler. Ama gelin görün ki, birilerinin farklı önyargılarına esir olmaları, feraset sahibi olmalarını da engelliyor.

Aynen Albert Einstein'ın dediği gibi: ' Ön yargıları yıkmak, atomu parçalamaktan zordur'


Ali Yağız
aliyagiz@web.de