-
Aa
+
 03/11/2012
 

Anonim olmak - Ali Yağız

Adı sanı bilinmeyene ‘Anonim’ deniliyor. Özellikle de tanınmış isimlerin arzuladığı ve ‘ah bir anonim olabilsek, halkın arasına karışabilsek’ dedikleri vakidir. Görünmemek, bilinmemek, farkında olunmamak da denilebilir buna.

Ne garip değil mi?

Birileri tanınır olmak, farkında olunmak, kitleler tarafından görünmek, alkışlanmak, övülmek, bilinmek, makam-mevki sahibi olabilmek için göbek çatlatırken, bazılarının gizlenmeyi, saklanmayı, ortalıkta görünmemeyi, bilinmemeyi tercih etmeleri sıradan bir olay olmasa gerek.

Özellikle ‘bir şey olmak için ömür tüketenler’de görülen ve meşhur olabilmek için her tür yolun mübah sayıldığı yolu tercih edenlerin aksine, ‘bir şey yapmak için ömür tüketenler’ genelde anonim olmayı arzularlar; Onlar için ‘bir şey olma’ sevdasındakilerinin aksine başkalarının faydası ön plandadır çünkü. Biraz irdelendiğinde farklı bir sonuca götürür bizi aslında anonim olma hali. Çünkü ‘olmak’ ile ‘yapmak’ arasındaki bariz fark kendini gösterir hemen. Birisi ‘olmak’ için zaman ve enerji tüketirken, diğeri ‘yapmak’için tüketilen zaman ve enerjiyle her anında üreten konumundadır.

Tarihte her ikisinin de örnklerine rastlamak mümkündür. Adolf Hitler mesela, ömrünü ‘olmak’ için tüketirken, Mahatma Gandhi ‘yapmak’ için tüketenlerdendir. Diyebilirsiniz ki; her ikisi de bilinen, halen daha anılan kişilerdir. Doğrudur. Ama kimin nasıl yadedildiği önemlidir. Hitler kendi milleti tarafından dahi nefretle anılırken; Gandhi, düşmanları tarafından dahi imrenilen biri olarak anılır. Birisi dünyaya hakim olmak isterken kendisini bile yok etti, diğeri ise gönülleri fethederek, bir bakıma imkânsız gibi görüneni yaptı, dünyaya örnek oldu.

Bir başka ifadeyle, bir şey olma derdinde olmayanlar, kendilerini gizleseler bile bir şekilde bilinir, tanınır oluyorlar, çünkü dertleri bir şey yapmak. Hülasa; ‘bir şey olmak için ömür tüketenler’ değil, ‘bir şey yapmak için ömür tüketenler’ bir şey olabiliyorlar.

Yukarıdaki zikredilenlerle ne derece ilişkilidir bilinmez, ama bütün bunları dile getirmeme vesile olan konu; daha önceleri Fransa, Hollanda ve İsviçre gibi Avrupa ülkelerinde hayata geçmesi için adım atılan ve son yıllarda Almanya’da yürürlüğe giren 'Anonyme Bewerbung' (Anonim iş müracaati) konusudur.

Özellikle Alman Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi’nin başını çektiği, diğer mercilerce de başarı olarak lanse edilen 'iş başvurularında ‘anonim’ özgeçmiş uygulaması'nın temel nedeni ise; farklı köken ve dine mensup adayların, aynı özelliklere sahip olmalarına rağmen, bu özellikleri nedeniyle iş görüşmelerine çağrılmamaları.

Her ne kadar bu uygulama söz konusu ülkelerce ‘biz böyle bir ayrımcılığa imza atıyoruz, aza indirgemeyi çabalıyoruz’ anlamına gelse de; bu uygulmanın zaman kaybından başka bir faydası yok gibi. Zira, uygulama iş verenlerin bilgisi dahilinde. Isimsiz bir iş başvurusunu kimlerin yapacağı iş verenlerce bilindiğne göre, iş verenin başvuruyu olumsuz cevaplaması kuvvetle muhtemeldir. Velev ki olumlu cevaplasa bile, görüşme sırasında kimin ne olduğu belli olacağından, Alman olmayanlar ya farklı ırktan ya da farılı dinden olduklarından aynı sonuca (sadece gecikmeli olarak) katlanacaklardır. Daha açık ifadesiyle anonim olmaktan çıkıp, bilineceklerdir.

Taa ki, bu ülkelerde yaşayan göçmenler bilgi, birikim ve kariyer sahibi olarak vazgeçilmez olduklarını ispatlayıncaya kadar. Bu işin başkaca yolu belki vardır ama onu da ben bilmiyorum.

Ali Yağız

aliyagiz@web.de